Kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Memleket sathında değişen hiçbir şey yok. Bir hesap kapatılmadan başka bir
hesabın derdine düşüyoruz yine. Kapatılmayan hesaplar, hayat hanemizin kayıp
kısmına usulca yazılıveriyor. Hissetmiyor, hissetsek bile duyumsamamaya
çalışıyoruz. Modern hayat, kroşelerini eksik etmiyor suratlarımızdan. Mutlu
olduğumuz/olacağımız sanrısı üzerine sahte bir huzurla yol alıyoruz/yaşıyoruz
canım memlekette.
İktidar, bildiğini okumaktan geri
durmuyor. Okuduğunu bizlere ezberletmede geri kalmadığı gibi. Ölüm oruçlarının
53. gününde halen somut bir adım atılmadığı gibi mesela yada Roboski katliamında halen faillerin ortaya
çıkarılmadığı gibi. hal bu vaziyet üzerine giderken başka bir haber daha
düşüyor gündemimize: Salih Mirzabeyoğlu, 28 Şubat Meclis Araştırma Komisyonuna
ifadeye vermeye hazırlanırken, ruhi ve
psikolojik durumunun incelenmesi için Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları
Hastanesi'ne
kaldırıldı. Bununla da kalınmadı, iktidara yakınlığı ile bilinen bir gazete,
sadece var olan durumu haber etmesi gerekirken Mirzabeyoğlu'nu terörist/başı ilan etmekten
geri durmadı.
Bir taraftan Meclis Araştırma
Komisyonu diğer taraftan
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 28 Şubat darbesi ile ilgili geniş kapsamlı
araştırma/soruşturma yürütürken, kamuoyunda 28 Şubat'ın siyasal yargı
kararlarının iptali yüksek sesle dile getirilirken ve de 28 Şubat sürecinde
kendisine yaşatılan zulüm ve haksızlıklar ortaya çıkmışken, Mirzabeyoğlu'na
reva görülen muamele kabul edilemez, edilmemelidir. Bu memlekette hala
insanların haysiyeti ve onuru ile oynamak bu kadar kolay işte. İktidar,
ezberlerini bozma konusunda ketumluğunu elden bırakmazken, duyarlılıkları
beklenen medya, yargısız infazlarına bir yenisini ekleme konusunda hicap
duymaktan uzak bir tavrın gölgesinde ne yazık ki. Hele ki söz konusu
muktedirlerin 28 Şubat döneminin mağdurları olduğu göz önüne alınırsa olayın vahamet
boyutu kat be kat artmaktadır.
Mirzabeyoğlu'na reva görülenler
ruhu gadre uğratacak bir dilemmadır. Bu ruh nicedir bu dilemmanın kollarında
hayat bulmaya çalışıyor kendine. Bütün tanıklıkları ile artık 28 Şubat'ın ne
olduğunu/ne olmadığını artık biliyoruz. Bildiğimiz, Batı Çalışma Grubu adlı
illegal oluşum tarafından kontrol ve koordine edilen yargı mensuplarının, 28
Şubat sürecinde verdiği bütün kararların bu oluşumun talimatları ve/veya
yönergeleri ile verildiğidir. Bu da verilen kararların hukuksallığına gölge düşürmekte
ve bu mahkeme kararlarının siyasi, hukuka aykırı ve şaibeli olduğunu
göstermektedir.
Artık sağlıklı düşünmek bir lükse
karşılık geliyor memlekette. Canım memleketin
hali böyle olunca ölüm oruçlarından tutun da ana dilde eğitime ; Mirzabeyoğu'ndan
Roboski'ye kadar uzun ve birbirine bağlantılı ziyan halleri, hayatımızda meskun
mahal ikamet etmekten geri durmuyor. Kişisel
tarihim açısından mazlum-zalim, haklı-haksız, güçlü-güçsüz denkleminin bu kadar
değişkenlik gösterdiği başka bir zamana daha tanıklık etmedim. Dileğim, ruhta
derin yaraların açılmasına sebep bu tanıklığımın bir an önce sona ermesidir.
Not: MAZLUMDER genel merkez ve
şubelerince “28 Şubat Yargı Kararları İptal Edilsin” İmza Kampanyası halen
devam etmektedir. Kampanya katılmak için www.28subatyargikararlariiptaledilsin.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder