Bedenleri, hangi yönün çocuğu olduğu bilinmeyen bir rüzgâr
sarıverirken, aklın sebat ile sınavı zorlu olacaktır. karabasanların sabahlara eşliği bu vurguya ek
olarak sunulmuştur…
“Küçük bir açıklık kalmıştı
fotoğrafların arasında, her defasında sol gözüm o açıklığa rast geliyordu ve
ben sadece sol gözümle ağlıyordum. O açıklığı kapatıp aynayı tamamlamaya
cesaret edemiyordum. Sol gözüm yaşayan, hatırlayan yanımdı benim. Bu yarım
hatırlamalarla, minvali hiç değişmeyen bir ömrü tamama erdireceğimi sanıyordum.
Sol gözüm son kez aynadaki açıklıkta kendisine bakarken, ben yine aynı evden
aynı ofise, aynı ofisten aynı meyhaneye, aynı meyhaneden aynı eve yürüyecek,
aynı O'na yakaracak ve neden sonra elimde bir tabancayla, kalan yirmi dört
kutucuğu da karalayıp gölgelere çekilecektim… (Tol’dan)”
Tavan arası düşünceler ile aklını ziyana boyamak, tedbir
gerektirir ruhun kaçış yollarına. Kendi ömrünün kıyısında köşesinde kalanlara
şerh düşerken, tesirde şaşmaman hayırdır senin için. Ve hâyır, hep tavanın
hemen altındadır. Bu da vurguların selameti için ek olarak iliştirilmiştir, bu
faslın en dokunaklı bölümüne…
“Çözüldün ve utancından ölecek
haldesin. Adın, ancak dünyanın yarısı havaya uçarsa temizlenir diye
düşünüyorsun. Zaten durmadan bunu planlıyorsun. Birbirinden nafile intikam
planlarıyla oynuyorsun. Kafana kurşunu sıkana kadar da bundan başka bir şey
yapacağın yok. Geçen sene aldığın o allahlık Kırıkkale tutukluk yapmazsa tabi…
(Tol’dan)”
Yakarmalar nafile… Artık çıkılacaktı yola. İntikam denen o
gerçek ama sağ tarafı tarifsizliğe değen ile beraber. Yolculuk beraberinde
neler getirir ya da dönüşteki götürüsü ne şekilde hesaba kitaba konu olur
bilinmez belki ama bilinen, yolun hiçbir menzile gebe olmadığıdır, her soluksuz
kalışta…
“Devrim,
vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi…(Tol’dan)”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder