19 Eylül 2014 Cuma

Hayatta Kalmanın Haysiyeti-Yıldırım Türker

Bana kalırsa Haysiyet, sistemli bir mazoşizm pratiğidir. 
Uyumsuz kalmayı ve durmadan bedel ödemeyi gerektirir. 
Feragat, fedakârlık, vicdan, merhamet gibi, kullanırken insanın yüzünü kızartacak kadar geçkin kavramlarla örülüdür duvarları. Dolayısıyla pek eski suratlı bir şeydir. 
.............. 
Haysiyet, bir mutsuzluk öğretisidir. 
Özgürlük tanımı, kendini yakma özgürlüğünden başlar. 
Ahlâkı, intiharın da toplumsal bir tavır olabileceği tartışmasından geçer. 
William Blake, "Kimileri sonsuz geceye doğar" demişti. Dünyaya Haysiyet nöbeti tutmaya gelenler de zifiri bir karanlığa doğmuş bahtsızlardır. 
Sırtlarındaki kamburla umutsuzca çırpınarak kendilerini iyilik ve güzelliğe beğendirmeye çalışan o zavallılar, mutluluğu, gerçekliğin kırbacı altında inim inim inlemekte arar. Uğruna mücadele ettiği şeyin gerçekleştiğini görmeye asla ömrü yetmeyecek olan haysiyetliler. Istırap kuşları. 
............... 
Teslim olmanın, kalabalığa benzemenin, kalabalığın sıcak itiş kakışı içinde yokoluvermenin, uzlaşmanın, onaylamanın, erimenin, baştan biçimlendirilmeye açık olmanın ılık ikliminde soluklanmak varken ille dışarının ayazında, vicdan kapılarında titreşmek. 
En başta zulmün kol gezdiği yollarda bolca bulunan haysiyet erbabının saldırılarına maruz kalıp, her seferinde göze aldığından çok daha ağır bir bedelle cezalandırılmak. Haysiyet erbabının yazmış olduğu kahramanlık menkıbeleriyle yaralanıp kahramanlık payesine yüz vermeden kendini usul usul tüketmek. 
Haysiyet, seçilmez. Hayatını, her anına her rengine dek seçebileceğine inanan safdillerin işi değildir. Yazgıyla alışverişi vardır. 
Haysiyet yolunda yılmadan ilerleyenler, sofudur. 
En yakası açılmadık özgürlüğü savunurken bile. 
.................. 
Öyleyse, Huzur'a karşı Heves! 
Dünyaya insan olarak gelmiş bulunmanın yüklediği onca ağırlığı bir ömür boyu taşıtacak olan Heves. O uçucu, edepsiz soluk. 
Haysiyeti paylaşmaya açık hiçbir yol birbirine benzemez. Ama Nihilizmin en koyu sayfalarında bile Heves'in kanat çırpışları duyulur. 
Haysiyet, Heves'e tutunmadığında kendi yüreğini yer bitirir. 
.................. 
Benim ahlâkım, tahammülle sınanır. 
Hemen her şey beni umutsuzluğa sürükleyecek kadar üzer. 
Buna rağmen hayatta kalabilmek tahammül ister. 
Tahammül, güzel şeyleri biriktirme sanatıdır. 
Güzel şeyler biriktirmek; ömür boyu rastlanmış güzel şeyleri unutmamak, dahası unutturmamak, savunmak demektir. 
Her şeyin akışı canımı yakıyorsa; 
"Sevgim Acıyor/ Kimi sevsem/ Kim beni sevse" ise; 
kurda kuşa ağaca toprağa insana acımaktan yüreğim paramparçaysa; 
baktığım her şeyde ölümün gölgesini görüyorsam; 
güzel şeylere sarılırım! 
Tahammül edebilmek için. Burada kalıp hiçbir yere gitmemek için. 
Şarabın dildeki buruk sekişini, istiridyenin tadını, domatesin kokusunu hatırlarım. 
Wordsworth'ün, Dickinson'ın, Ece Ayhan'ın, Necatigil'in ve daha nice şairin dizelerini hatırlarım. 
Okşamış olduğum su gibi bir göğsü hatırlarım. Bir omuz başını, bir enseyi hatırlarım, dişlediğim. 
Ihlamur kokusunu, hanımelileri , yaseminleri hatırlarım. 
Apansız yükseliveren kırlangıçların çığlığını, uzaktan gelen bir keman sesini hatırlarım. 
Dağları, dağları, dağları hatırlarım. 
Hevesi, Hazzı bulurum. Bu tarafında kalırım hayatın. 
Her şey daha çok yakar canımı. Canımın acısına bir an olsun alışmam. 
Benim ahlâkım da güzel şeylerin verdiği tahammülle, canımı daha da çok yakan şeylere karşı bağırabilmektir. 
.................. 
"Mutluluk değil. Katiyen mutluluk değil. Zevk! İnsan her zaman en trajik olanı istemeli" demişti Wilde. Evet. Ya mutluluk. Ya da haz. Mutluluk huzurda, alışkanlıkların korunaklı kucağında bekler. Hazsa her şeyi göze alıp derinlere, en derinlere dalmayı; kendi sınırlarını her an yeniden keşfe çıkmayı şart koşar. Dolayısıyla trajik olandır. 
................... 
Bana kalırsa Haysiyet, sistemli bir mazoşizm pratiğidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder