"her iklim kendi vatanına gebedir.
her söylence, kendi ikliminin dilini açığa vurur…"
Tadı da kaçar yağmurun bir vakit
sonra, şehre çöken sisin ağırlığında.
Kaybedilen mavinin alacasında, tam da gidenin ertesinde…
Kırmızlıklarda mesken olduğumuz gibi
Kırmızlıklarda mesken olduğumuz gibi
Sınırları da kalkar bir zaman
aralığında, şehirlerin...
Şehirler, ergen çocuk
gülümsemesinden münezzeh yaşayıverir ezberine yerleşeni. Yerleştirdiği kadar
hüküm sürer çünkü.
Hüküm kurduğu kadar muktedir…
Akar zaman, bakmaz gerisin
geriye, en olmadıkları peşinden ayırmadan, en tahminden uzak olanları arkasına
bırakmadan.
El ele verirler mekânla.
Zaman ve mekân denklemi kurulur.
Vakitlerden bela sadır olur.
Belalardan aymaz olan
gündönümleri yerleşir atlasa.
Memleketler kurulur, dâhilen ve
haricen.
Bir iktidar olma çabasının en
netameli hali, hâsıla mesken olur.
İsmin bütün halleri isteyene
armağan...
Sacayakların korunaklı kısmından
antikor hükmünde yalnızlık akar bir zaman sonra.
Bir zaman sonra, yerleşiverir
denklem dediğimiz, haki bıçak hükmündeki kesikler ve keskinlikler...
Anlamaz olur âdemoğlu, alnına
divit ucu ile dökülenleri.
Anlamaz, ziyan olur.
Yordam araması peşi sıra gelirken
arkasından, yol’un karanlığı hesaba kitaba konu olmaz.
Bir olmamışlık, bir ahir zaman
olur.
Ahir zaman, yoksunluk...
Yoksunluk, şehir hülyası…
Şehir, kayıp bir atlas, insan
ruhundan arındırılmış…
İzahta eksik kalınan denklem,
uymaz âdemoğlunun tıynetine.
"Başka yolların sevdasına"
kendini duçar eylemenin zamanıdır artık.
Ama bir yerde
Bir inkılâp çağrısının en kulağa
yakışanı peyda olur.
Hayatın ucu bucağının görünen
kısmında satıhlara iliştin tüm itirazlar, hükmünde kuvvet barındırması gereken
bir çağın ayak seslerini yerleşir kulaklara.
Tırmalayan değil elbet, sukut
kıvamında…
Hicret, sukuta eşlik eder.
Sukut gidilmesi elzem şehre…
Ruh, başka bir dilden konuşur:
“Her hicret bir inkılâptır”.
Her inkılâp, kendi şahsi tarihine
düşürülmüş şerh.
Tüm bir ömür üzerinde sürekli bir
geri dönme hali.
Geri dönme ve ezber tazeleme
çabası…
Umurun umurunda olmadığı nice
umudun onarılma telaşı.
Telaşın safkan insan olan hali…
Şehir ve insanoğlu bu kalabalıkta
sadece hicrette hayat bulur...
Böylece damarlardan sadece antikor
değil, hayat da akmaya başlar.
Her muktedir çaba, paspas
niyetine dağılıverir ayaklar altında.
Her mavi, kapı tıkırtısı kadar
yakın olur.
Her kırmızı, kendi kaderi ile baş
başa...