3 Nisan 2019 Çarşamba

Terk-i Dünya - Simone Weil


Tam bir kopmaya (detachement) ulaşmak için mutsuzluk yeterli değildir. Tesellisiz bir mutsuzluk gerekir.Hiçbir teselli olmamalıdır.Tesellinin tasarımı bile olmamalıdır.O zaman sözle anlatılamaz teselli yukarıdan iner.

Borçları silmek. Gelecekten bir ödünleme beklemeden geçmişi kabul etmek.Şimdiki anda zamanı durdurmak.Bu aynı zamanda ölümün de kabul edilmesidir.
‘Tanrısallığından soyundu.’ Dünyadan soyunmak. Yeniden bir kölenin doğasını giyinmek.Uzam ve zamanda işgal edilen noktaya,hiçliğe indirgenmek.
Dünyanın hayali krallığından yoksun kalmak. Mutlak yalnızlık.O zaman dünyanın hakikati elde edilir.

Maddi şeylerden vazgeçmenin iki yolu:
    Tinsel bir iyiye ulaşmak amacıyla kendini maddiyattan mahrum bırakmak.
    Maddiyatı tinsel iyiliklerin koşulu olarak görmek ve hissetmek (örnek: açlık,yorgunluk aşağılanma zekayı karartır ve tefekkürü engeller) ve buna rağmen ondan vazgeçmek.

Yalnız bu ikinci tür vazgeçiş tinin çıplaklığıdır.
 Üstelik  , maddi şeyler eğer tek başlarına, tinsel şeylerle bağlantısız olarak ortaya çıkarlarsa pek tehlikeli değildirler.
 İnayet olmayan her şeyden vazgeçmek , inayeti bile arzulamamak.
Arzunun sönmesi (Budizm) veya kopma –veya amor fati- veya mutlak iyi arzusu , hep aynı şeydir: arzuyu, her içeriğin erekliliğine boşaltmaktır, temennisiz arzulamaktır.                                                                
 Arzumuzu bütün iyi şeylerden koparmak ve beklemek.
Deneyim bu beklentinin karşılık bulduğunu kanıtlamaktır. Böylece mutlak iyiliğe kavuşulur.

Hangisi olursa olsun tekil nesnenin ötesinde, her şeyde boşuna istemeli,boşluğu istemeli.Çünkü, ne zihnimizde canlandırabildiğimiz ne de tanımlayabildiğimiz bu iyilik bizim için bir boşluktur.Ama bu boşluk bütün dolu şeylerden daha doludur.
Bu noktaya varılırsa, işin içinden çıkılmış olur, çünkü Tanrı boşluğu doldurur. Burada hiçbir şekilde bugün anladığımız anlamda bir entelektüel süreç söz konusu değildir. Zekanın keşfedeceği hiçbir şey yoktur, o sadece zemini temizlemek  zorundadır. Zeka ancak kölece işlerde iyidir.
Bizim için iyi bir yokluktur ( neant ) çünkü hiçbir şey iyi değildir. Ama bu yokluk, gerçek dışı değildir. Varolan her şey, onunla karşılaştırıldığında gerçek dışıdır.

Boşlukları dolduran, acıları hafifleten inançları terk etmek gerekir.Ölümsüzlüğe inanç. Günahların yararına inanç : etiam peccata.
Takdir-i İlahi düzenine inanç –kısaca genelde dinde aranan ‘avuntular’.
Truva’nın ve Kartaca’nın yıkılışı üzerinden Tanrı’yı sevmek,avuntusuz olarak.Sevgi avuntu değil ışıktır.
Dünyanın gerçekliği bizim bağlılığımızla oluşmuştur.Bu, ben’in bizim tarafımızdan şeylere aktarılan gerçekliğidir.Bu kesinlikle dışsal gerçeklik değildir.Dışsal gerçeklik ancak tam bir kopuşla algılanabilir.Yalnızca bir iplik bile kalsa, hala bağlantı var demektir.
Bizi en sefil şeylere bağlanmaya zorlayan mutsuzluk bağlanmanın sefil niteliğini açığa çıkartır. Böylelikle, kopmanın zorunluluğu daha açık hale gelir.


Bağlanma yanılsamalar üretir ve her kim gerçeği istiyorsa bunlardan kopmak zorundadır.
Bir şeyin gerçek olduğu bilindiği andan itibaren artık ona bağlanılamaz.
Bağlanma, gerçeklik duygusundaki yetersizlikten başka bir şey değildir.Bir şeye sahip olmaya bağlanılmıştır, çünkü ona sahip olmak bırakılırsa o şeyin artık varolmayacağı zannedilmektedir.Çoğu insan bir şehrin yok edilmesi ile kendisinin bu şehirden çaresizce sürülüşünün hepten farklı olduğunu bütün ruhuyla hissetmez.
İnsanın sefaleti eğer zamana yayılmamışsa katlanılmazdır.
Sefaletin katlanılamaz olması için onun hafiflemesini engellemeli.
‘Ve gözyaşlarından usandıkları zaman’ ( İlyada ) –hala en korkunç ıstırabı katlanır hale getirmenin bir yolu.

Teselli bulmamak için ağlanmamalıdır.

Koparmayan her acı boşa harcanmış acıdır. Kasvetli soğuktan, büzüşmüş ruhtan daha korkunç hiçbir şey yoktur. Ovidius. Plautus’un köleleri.

Sevilen ve gözlerinin önünde olmayan bir şeyi veya bir varlığı, belki de bu şeyin yok olduğunu veya bu varlığın öldüğünü zihninde canlandırmadan düşünme asla.
Bu düşünce gerçeklik duygusunu dağıtmasın, onu daha yoğun hale getirsin.
Ne zaman ‘İsteğin gerçekleşsin’ dense, mümkün bütün mutsuzlukları bütün olarak tasarımlamalı.

Kendini öldürmenin iki tarzı vardır: intihar veya kopma/ terk-i dünya.
Sevilen her şeyi düşünceyle öldürmek: bu, ölmenin tek yoludur. Ama sadece sevilen için söz konusudur. (Babasından, annesinden nefret etmeyen kişi… Ama: düşmanlarınızı seviniz…)   Sevilenin ölümsüz olmasını arzulama. Kim olursa olsun bir insanın ölümsüz olmasını da ölü olmasını da arzulama.
Cimri, hazinesine duyduğu arzuyla ondan yoksun kalır. Bütün hazinesi toprakta saklı şeyin içine koyulabiliyorsa, neden Tanrı’da saklamak mümkün olmasın?



Ama Tanrı, hazine cimri için nasılsa öyle anlam yüklü hale gelirse, onun varolmadığını kendi kendine tekrar etmeli. Var olmasa da Tanrı, onun sevildiğini deneyimlemek.
Bir cimri tarafından sevilen bir hazine gibi sevilmemek için karanlık gecenin faaliyetiyle geri çekilen, Tanrı’dır.
Ölen Orestes için ağlayan Elektra. Tanrı var olmadığı düşünülerek sevilirse, varlığını açığa vuracaktır.

*Simone Weil, ”Yer Çekimi ve İnayet” Kitabı, Syf: 44-48, doğubatı yayınları
çeviren: M. Mukadder Yakupoğlu
düzelti: Murat Erşen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder